Hislerimizle oynadılar; kandığımız 9 bira efsanesi
Bira bardakları pazarlama dediniz, peki ya diğerleri?
Bira bardaklarından bahsederken, bazı kurnaz üreticiler, özellikle de Belçikalı olanların girişimlerinden bahsetmiştik. Her biraya ayrı bardak konseptini benimsemişlerdi. Hatta bazı durumlarda önce bira bardağı üretilip tasarlanır, sonrasında da bira piyasaya sürülür. Bunlar hep pazarlama hileleri, bunlar hep kapitalizm. Peki bu tarz uygulamalar dünyanın her yerinde var mı? varsa diğer örnekleri neler? Buna değinmeden önce bir zamanlar hepimizin düştüğü bir yanılgı ile ülkemizden başlamak istiyorum.
----------------> %100 Malt <----------------
O kadar biradan, üreticiden ve ülkeden yalnızca bize özgü olduğuna artık iyice emin olduğum bir iddia, %100 malt söylemi. Tuborg tarafından Efes'in şeker eklentili biralarına karşı başlatılmış bir karşı kampanyaydı, ve aslında oldukça da başarılı oldular. O kadar tutunca bunu Bomonti de izledi. İyi de nedir bu %100 malt? Biranın içinde su, maya, çeşitli katkı maddeleri varsa nasıl %100 malt oluyor? Biranın hammaddeleri malt, şeker, baharatlar, glikoz gibi maddeler. Bu karışımın en büyük yüzdesini malt oluşturur. Malt olmayan katkı maddeleri (mısır, pirinç, arpa, yulaf, glikoz, vs) genellikle maliyeti düşürmek amacıyla, ama arada köpük oluşumuna katkı sağlamak, tadı renklendirmek veya biranın besin değerini yükseltmek için kullanılır. Bira oluşturma reaksiyonunda mayaların yaptığı işi hatırlarsınız, malttaki nişasta pişerken şekere dönüşür ve mayalar tarafından bu şeker parçalanıp sindirilerek ortaya alkol çıkar. Yani zaten üretim süresinde şeker oluşur. Bazı markaların yaptığı gibi ekstra şeker katmak da reaksiyon sonucu fazladan karbondioksit çıkmasına sebep olur ve eğer şeker yüksek miktarlarda kullanılırsa şıradaki aminoasit miktarı azalır, bunun sonucu maya büyümesi ve reaksiyonları yavaşlar ve tortulu bir bira oluşur. Aslında biz yıllarca ne içtik o zaman diye sormamız gereken bir noktadayız. Neyse ki bu pazarlama hilesi sayesinde bira malzemelerinin arasından şeker çıakrtıldı da, daha düzgün biralar içmeye başladık.
Masmavi kaynak sularından üretildi
"Alpler'den şişelere" ya da "Rocky Mountain" gibi tanımlar, cümleler okursunuz şişelerin üzerinde. iyi bir bira için üreticiler kaliteli suya ihtiyaç duyarlar. Gün gelir marketten su alırlar, gün gelir musluktan doldururlar. Neredeyse bütün üreticiler kullandıkları suyu işlemden geçirerek ürettikleri biraya uygun hale sokarlar. Bizim ülkemizde kaynak sularını bırakın, henüz bira sektörü emeklemekte olduğu için, "Toroslar'dan gelen Bira" söylemine daha var. Son söz: Çoğunlukla asılsız iddia.
Ateşte pişirdik, sofranıza getirdik
Direkt ateşle pişiren kazanlarda, buharlı pişirme sistemine kıyasla, şıra daha kıvamlı şekilde karamelize olur. Bu da tat açısından iki bambaşka bira demek. Ateşte pişirmek ileride fazladan oksidasyona sebep olabiliyor. Bu da sorun demek. Evinde üretenlerin ve ülkemizdeki yeni çıkan butik üreticilerin henüz başka dertleri olduğu için, bu aşamaya geçemedik. Son söz: Duruma göre değişir.
Kayın odunlarında sizler için yıllandırdık
1800lerde Amerikan bira üreticileri Lagerlerini yıllandırırken geniş tanklarının dibine odundan çıtalar sererlermiş. Tabii bunlar kazanlara yerleştirilmeden önce işlemden geçirilip bütün odunsu özellikleri yok edildikten sonra yerleştirilirmiş. Bu sebeple de birada herhangi bir odunsu tat olmazmış. Bu çıtaların asıl amacı, mayaların dibe çökmesi sürecindeki yüzey alanını genişletmekmiş. Bu da yıllandırmaya olumlu yönde katkı sağlarmış. Günümüzde bazı üreticiler bu şekilde üretim yapıyorlar, çok yaygın değil. Hele Türkiye'de hiç değil. Umarım yeni girişimciler ve evde kendi biralarını üretenler bu işlemi denerler. Son söz: Geleneğe sadık kalmak güzel bir şey, ama sandığınız gibi bir odunsuluk işlemi değil.
Reinheitsgebot
Bu aslında tam olarak pazarlamanın bir konusu değil. Bavyera'daki birada kullanılan malzemeleri şerbetçiotu, malt, su ve maya ile sınırlandıran bira saflık yasasının ta kendisi. Burada değinmemin sebebi de, Almanlar'ın her işi yüksek standartlı ve iyi yaptığı ve kurallarla sınırlara bağladığı bir dünyada bazen kuralların esnemesi yararlı olabiliyor. Biraya eklenen şeker, baharat, otlar veya diğer yasaklı maddelerin sonucunda ortaya çıkan muhteşem biralar olduğu gerçeği gibi. En güzel örnekleri son zamanlarda hep Amerika'daki craft beer trendinde de görülebiliyor. Son söz: Kurallar iyidir, ama her zaman değil.
Şişede fıçı bira keyfi
Bu iddia pastörizasyona karşı üstü kapalı bir gönderme olarak markalarca kullanılıyor. Normalde Literatürde farkları çok az olduğu geçse de, biraya olumsuz etki ettiğini savunuyorlar. Pastörizasyon, bira içinde hala devam eden maya faaliyetini durdurarak biranın erkenden bulanmasını ve varsa başka mikroorganizmaların üremesini önler. Pastörize olmamış bira 7 - 10 gün arası dayanır. Pastörizasyon işlemi, dolumu yapılmış kutu veya şişelerin, sıcaklıkları kademeli olarak yükselen bir kaç tane su banyosundan geçirilmesiyle olur.
Günümüzde "Draft" ya da "Draught" kelimeleri fıçıdan (cask ya da keg) servis edilen biralar ile aynı tat ve yapıda olan teneke ya da şişe biralar için kullanılmaya başlandı. Fıçı ya da varilden servis edilmeyen bir biradan bu şekilde bahsetmek aslında yanlıştır. Bunun bir örneği "Miller Genuine Draft" tır. Bu açık renkli Ale soğuk filtreleme ile üretilir ve fıçı bira değildir. Efes'in en son çıkardığı taze bira "Pastörsüz" pazarlama hikayesi mi değil mi karar vermek için henüz erken. Ama güzel bir girişim. Son söz: Karar sizin.
Uzuuuuun sürede, yavaş yavaş ürettik
Olabilecek en içi boş iddia aslında bu. Bira üretim sürecinin hatları gayet bellidir. Maya bütün şekeri fermante ettiğinde ya da fazla faaliyetten yorulup uyku moduna geçtiklerinde üretim de sona erer. Bu süreç nasıl uzatılır ben anlamıyorum. Ayrıca neye göre uzun? Hangi biraya göre uzun? Ek olarak bu işlem bir yıllanma, yıllandırma, olgunlaştırma değildir. Burada olan şey tüketicileri üretim ile alakalı özel bir şey olduğuna inandırmaktan fazlası değildir. Son söz: Atma Recep, din kardeşiyiz.
Craft-Brewed, yani butik ürettik
Craft beer veya craft üreticiler için tam kabul gören ortak bir tanım henüz olmasa da, kabaca ufak hacimde, farklı ve özel tatlarda yaratıcı biralar olarak genellenebilir. Ancak büyük üreticilerden bazıları şişelerinin üzerine "Craft beer" yazıyorlar. Bu microbrewery trendine ucundan dahil olma çabaları olarak yorumlanabilir. Her içtiğiniz biraya "craft beer" demekten vazgemenin zamanı geldi. Schneider olsun, Bomonti olsun, bunlar craft beer olmaktan çok uzak. Lütfen dikkat. Son söz: Birasını aldığınız markayı iyi tanıyın.
Bira içince kızlar teklif ediyor
Bunca pazarlama girişimi içinde en çok karşılaşılanı ve en komik olanı. Buna hala inanan ya da kapılan insanlar var ki, markalar bu konuya ve reklamlarına yüzlerce dolar yatırmaya devam ediyorlar. Özellikle de "mainstream" diye geçen ticari bira markaları bu reklamları yapınca daha da komik oluyor. Bizde alkolün reklamı yasak, nerede kaldı yanına kızlı erkekli reklam yapılacak. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler. Son söz: ...