Bir hayal gerçek oldu: Evlere bira boru hattı, hem de Belçika birası
Saatte 4.000 lt bira kapasitesi!!
Yanlış duymadınız, yaz aylarında tamamlanması düşünülen bu proje sayesinde şehrin bir ucundan diğerine 3km lik borularla bira taşınacak. 160 yıllık bir aile mesleğini devam ettiren Xavier Vanneste bir sabah uyandığında çok parlak bir fikir gelir aklına. Sabah kalkıyor ve pencereden dışarı bakıyor. Sokakta çalışan bir kaç işçi ve yer altına döşenen dev upuzun kablolar. O an şunu diyor kendine "İşte yıllardır beklediğim çözüm".
Neyin çözümü peki? Bruges şehrini gezenler dar sokakları ve yıllardır dokunulmamış arnavut kaldırımlı yollarıyla tam bir Orta Çağ şehri ile karşı karşıya olduklarını bilirler. Ancak bu güzellik turistlere ilginç gelirken, şehirliler için bazen çileye dönüşebiliyor. Bizim örneğimizde olduğu gibi, 2010 yılında şişeleme tesisi şehrin dışına taşınınca lojistikte de sorun yaşamaya başlamış Bay Vanneste. De Halve Maan Brewery'nin sahibinin çilesini şu şekilde resmedebiliriz:
Şehrin merkezindeki son Brewery'yi de dışarı taşımak istemediği için bu parlak fikri hayata geçirmeye karar vermiş. 4 sene önce başlayan projenin önümüzdeki haftalarda tamamlanması planlanıyormuş. Saatte 19-20km hızla evinizin önünden akan biraları düşünün...Hangimizin hayali değil ki bu? Akşam dışarı çıktığınızda petrol hattını delip kaçakçılık yapanlar gibi bira içebilmek eminim şu yazıyı okurken hepimizin aklından bir kere geçmiştir. Tabii aynı şekilde Belçikalılar da "Acaba biz de evlere fıçı bira mı yerleştirsek?", "Bir tap çeksek fena olmaz" gibi düşüncelere kapılmışlar. Hatta yerel bir TV kanalı isteyenlerin evlerine fıçı bira hattı kurulabileceği haberini yayarak insanların hayalleriyle bile oynamış. Çok hain bir şaka. Ama Bay Vanneste bunun olanaksız olduğunu ve polyethylene'den yapılan bu boruların çelikten daha sağlam ve sert olduğunu, bu sebeple de maalesef hayallerinin gerçekleşmesinin imkansız olduğunu belirtmiş. Tam bir heveskıran...
Crowdfunding ile fıçı bira keyfi?
Crowdfunding internet ortamında projelere katılımcı finansman desteği sağlayan bir kitlesel fonlama biçimi. Yani siz bir fikir ile çıkıyorsunuz, insanlar da size destek oluyor hesabınıza ya da fikrinize para yatırarak ya da projeye ortak olarak. Henüz Türkiye'de yasal bir zemini yok, ama bu da çalışılıyormuş. Sonuçta her kazanç vergilendirilmeli. Neyse parantezi kapatırsak, Bay Vanneste destek olmak isteyenlere üç farklı seçenek sunmuş. "Gold" üyelik, "Silver" üyelik ve "Bronze" üyelik. 7.500€ olan en pahalı üyelik üyelerine her gün 1 şişe (11 ounce, 330ml) Brugse Zot birası ile birlikte, kişiye özel 18 bira bardağı içeriyormuş. Bu bira %6 ABV li bir Belgian Blonde. Bir örneğini görebilirsiniz yukarıda sağda. Marketlerde 1,70€'dan satılıyormuş Mayıs 2016 itibariyle. Günde bir şişeden sağlam bir üyelik aslında. Ama biranın tadına hiç bakmadım o sebeple yorum yapamayacağım. Gold üyelik alabilenlerden biri bir restoran işletmecisi olan Philippe Le Loup ( Soyadı "kurt" demek, adam gerçekten çakalmış, aileden geliyor) fikri beğense de biraz burun kıvırıyor. Çünkü senede 7000lt Brugse Zot satıyormuş, ve paşam her gün bir şişe yerine hattan direkt fıçı hattı çekmeyi tercih edermiş. Gold üyelik yetmemiş olacak ki, "Bronze" üyelik de almış. Tanesi 220€'dan satılan bu üyeliklerden bütün çalışanlarına hediye etmiş. 12 çalışanı senede 1 kere bu biranın 750lik olanından almaya hak kazanmışlar. Bay Le Loup demiş ki:"10.000€'dan fazla bağışta bulundum. 15 sene boyunca her gün bir şişe içersem yatırımımı amorti etmiş oluyorum." Diyecek bir şey yok. Parasının hesabını bilen bir Avrupalı. Ama burada da durmuyor ve ekliyor; biranın çoğunu kendisi içecekmiş. Hatta ve hatta, Le Loup, restoranında senede 7000 litre Brugse Zot satıyormuş, bu biranın en büyük hayranı ve aynı zamanda her gün içtiği için de en yakın dostu olmuş.Ve bu "bağışı" da söylediğine göre "dostlukları için" yapmış...Yerseniz...
De Halve Maan Brewery'nin bu hareketi Unesco Dünya Miras listesinde yer alan Bruge şehrinin geleceğe yönelik planlarıyla da uyuşmakta. Şöyle ki şehir merkezinden araçların tamamen kaldırılıp yayalaştırılması planı var (Taksim meydanı gibi adeta, belki bir iki tane daha fazla ağaç vardır o kadar). Kanalları ve orta çağdan kalma mimarisiyle şehrin merkezinin korunması ve trafik yükünün azaltılması planlanmış. Bu sayede bu bira boruları da kamyonlarla bira taşınmasını yok ederek trafiğin yükünü azaltacakmış. 1 taşla 423655 kuş vurulmuş.
Hatta belediye başkanı bu fikri o kadar beğenmiş ki, coştukça coşmuş ve şunu demiş:"İleride çikolata akıtacağız bu borulardan...". Biz daha doğalgaz hattı kuralım, adamlar eritilmiş peynir, çikolata, süt falan naklediyorlar. Vallahi bravo.
Boruların şehre katkısı bununla da bitmemiş. Turistik dokusunu da değiştirmiş. İnsanlar gelip kepçeleri, boruları inşaatı falan izlemeye, fotoğraf çekmeye başlamışlar. Bizde de kepçe ve inşaat izlemek bir ata sporu, Avrupa'da da. Ne kadar çok ortak yönümüz var aslında düşününce. Eğer siz de okumaktan sıkılıp inşaat izlemek isterseniz, buradan izleyebilirsiniz:
Bu arada borularla bir yerden bir yere bira taşımak aslında yeni bir olay değilmiş. Mesela Danimarka'da bazı barlara yer altından bira naklediliyor bu şekilde. Ya da Oktoberfest boyunca Münih'te bazı çadırlara bira pompalanıyor. Hatta en güncel örneği de Rusya'dan. Chelyabinsk şehrindeki bir Rus evinin en alt katında yer alan bir bardan evine borularla mutfağına fıçı bira hattı çekmiş. Her gün aynı şeyi içmek nasıl baymaz diye düşünüyorum şu an. Belki bir gün stout, bir hafta sour falan verip çeşit yaratılıyordur. Bu şekilde çabuk sıkılır insan gibi geliyor.
Son söz: bir de şu açıdan bakmak lazım, bar ve publarda birayı fıçıya getiren boruları temizlemenin ve temiz tutmanın ne kadar zahmetli bir iş olduğunu biliyorsunuzdur belki. 3km lik bir hattın bakımı nasıl olacak benim aklım ermiyor.
İkinci bir konu da, bir sızıntı ya da çatlak olması durumunda bütün şehir yardım etmek için gönüllü olacaktır, bundan şüphem yok. Darısı bizim başımıza