Bira koskoca bir dünya ve başlı başına bir sanattır, "Bira hamallıktır yeeaaaa" diyenlere karşı kurulmuş bilgi ve paylaşım amaçlı bir blogdur.


Uzak Doğu'da bira avı Part II: Kuala Lumpur

Uzak Doğu'da bira avı Part II: Kuala Lumpur

Ben şaşırtan bir şehir oldu Kuala Lumpur. Bir tarafta kocaman gökdelenler, yüksek yüksek lüks oteller, tepelerinde infinity poollar, diğer tarafta birbirinden kopuk toplu taşıma, fakirlik içindeki kenar mahalleler...Lüks restoranlar, tam karşısında iş yapan seyyar yemek satıcıları. Kontrastların şehri olduğu bu açıdan bir gerçek. Bir diğer kontrast ise yine alkol ile alakalı. Kuala Lumpur Müslüman bir ülke ve uygulanan katı kurallar mevcut. Ahlak polisleri, sadece kadınların binebileceği vagonlar bunlardan sadece ikisi. Alkole uygulanan vergi oranında dünya üçüncüsüymüş 2010'da. Norveç ve Singapur başı çekiyorken. Alkol yasağı yok, ama yayınlarda bazı kısıtlamalar var. Uygulanan verginin son hali şu şekildeymiş:

%5'in üzerindeki her alkol derecesinden vergi alınıyor (Kaynak: Malaysian Brewers)

Aslında biraz yüksek oranlar. Ama ülkenin geneli ve para birimine vurunca biz biraları çok daha pahalıya içiyoruz. Orada geçirdiğim 2 gecede en fazla bir biraya 55TL verdim, o da Brewdog'dan Paradox Heaven'dı. Parayı sonuna kadar hak etti o ayrı konu. Türkiye'de Brooklyn Local 1'ın bazı yerlerde 130TL menü fiyatı olduğunu düşündükçe kalbim sıkışıyor. Peki kontrast bunun neresinde? Müslüman ülke, yüksek vergiler, ama ülkeye giriş yapan biralar, Avrupa'dan, Amerika'dan, kısaca her yerden. Bu yoklukta ve zorlukta bu kadar çeşit ilgi çekici. Belki de öğrenmemiz gereken bir şeyler vardır.

Biralar ortalama 18 - 40 TL arasında. Hepsinin ithal olduğunu düşünürsek makul kalıyor. Ayrıca hiç denemediğim, yüksek puanlı ve türünün iyi bir örneği biraya 40TL'den fazla vermeye de razıyım. Keşke bizdeki bakış açısı da bu şekilde olsa. Schneider alınıp 35 TL fiyat etiketi olunca insan acıyor bir noktadan sonra verdiği paraya.

Taps Beer Bar

Fıçıda sürekli dönen 14 bira...Biralara bakmanızı tavsiye ederim, bunları anca rüyamda görüyordum ben

Bunlar da şişe biraların listesi, bir cennet, bir mabed...En sağ kolon bira fiyatları. Türk lirasına geçmek için 1,3'e bölüyorsunuz.

Bir bira listesi var ki elle tek tek seçilmiş, Amerika, Danimarka, Belçika...İlk baktığım şey bu oldu, dikkat çekmeyecek gibi değil. Barın hemen üstünde kara tahta - tebeşir dostluğu ile duyurulmuş. Bunu bir tek biz yapmıyoruz galiba. Halbuki ne kadar zor olabilir bir tahtaya elde olan olmayan biraları yazmak? "La Trappe Tripel var mı ?" "-yok", "Peki Vintage Ale?" "-Kalmadı","Anladım, teşekkürler". Bu diyaloglardan gına gelmeyeni yoktur.

Huge Arker yanında bir tane de Belçikalı var: hepimizin artık yakınen tanıdığı Lefebvre. Belgian Wit tarzındaki fıçısını yerde ararken Malezya'da buldum.

Bira listesinden kafamı kaldırmam oldukça zaman alıyor. Seçenek çok fazla. Her şeyi denemek istiyorum. Başım dönmüş durumda kararsızlıktan. Bu arada kara tahatdan başka yerde biralar yazmıyor. Basılı olarak menü hazırlamamışlar. O sebeple liste hep güncel, ama bir kötü yanı, eğer gözleriniz bozuksa veya uzakta oturuyorsanız kalkıp gitmeniz gerekmekte bira seçmek için. 

İlk biramı söylüyorum: Anderson Valley Huge Arker Bourbon Barrel Aged Imperial Stout. Alkol oranı %13,5...Yine açılışı yoğun aromalı ve yüksek alkolle yapıyorum ki sonlara doğru Imperial Stout içince ne tad alabiliyorum ne de bazı durumlarda aroma yoğunluğundan birayı bitirebiliyorum. Yanında da bir adet Belgian Wit. Üstelik Lefebvre'den. Barbar ve Hopus'un üreticisi. Taaa buralara kadar ulaştırmış fıçı birasını. Helal olsun diyip bir yudum da bundan alıyoruz. Ve kendimizi çiçek bahçesinde, turunç tarlasında ya da manavda buluyoruz. Aromalar dansediyor. Blanche de Bruxelles'İ şişeden içtiğimde bu kadar cesur ve bol aromalı bulmamıştım, taze fıçı hali ise bambaşkaymış. Daha yoğun, köpüğü daha kalıcı ve tadı daha anlaşılır. Bulursanız için. Peki ya Anderson Valley ? Burunda odunlu, meşeli fıçılı tatlı kokular, devamında pekmez, azıcık alkol, kahve, vanilya ve kakako. Bunların yanında Bourbon kokusu her seferinde daha ağır bastı. Tadı mı? Bitter çikolata!! Hem de her yudumda her damlada. Marshmallow, orman meyveleri, kavruk tatlar. Pastane tipi çikolatalı kek yediğinizdeki çikolata tadını andırıyor. Bitiminde kahve ve vanilya. Yüksek gövdesi ve koyu rengiyle sıvı brownie içmek gibi bir his. Alkolü de hissettiriyor aşağı inerken. 13,5%, boru değil. Ben çok beğendim. Hala kafam dönmüyorken gözüm mekandaki dekora çarpıyor:

Duvardan duvara biralar. Bahçeye açılan kapının sağ tarafı. En alt sıradaki pembe, kırmızı ve mavi şişeler Rogue'a ait.

Bahçesine açılan bira duvarı, hepsi içilmiş, bitmiş

Her yer bira, her şey bira

Her taraf bu mekana yakışır şekilde bira şişeleriyle kaplı. Çok şık duruyor. Hepsi de burada açılan ve içilmiş olan şişelerden oluşmuş. Şu ana kadar, mekan açıldığından beri servis edilen 800'den fazla farklı bira duvarlarda ve raflarda kendine yer bulmuş. Dışarıda da oturacak yerler mevcut ama nem %80 olunca klimada oturup içmeyi tercih ediyor insan. Hele yoğun bir stout içiyorsa. Bu sıcakta, dışarı da bu birayı içtiğimi düşünemiyorum çünkü. Ayva gibi boğazıma takılı kalabilir. Mekanın kuruluşu nasıl olmuş, ondan da bahsetmek istiyorum. Aslında çok bilindik bir hikaye. 2011 Aralık ayında bir kaç kuzen kafa kafaya verip Malezya'daki en geniş menülü butik bira barını açmaya karar verirler. Bir aile işletmesi olan Taps Beer Bar, o günden bu yana 5. yaşını kutlayacak bu sene.

Kuzenlerin babalarından biri Shell'de mühendis olarak çalışırken 14 fıçıdan oluşan draft sistemini tasarlamış ve kurmuş. Kurulduktan sonra da Malezya'daki büyük çaplı üreticilerin ağır şartlı anlaşmalarını kabul etmeyerek, kendi bildikleri şekilde ithal biralar getirmeye odaklanmışlar. Kurucularından Alvin Lim ilk senenin bir roller-coaster gibi adeta yokuş aşağı gittiğini söyler. Hatta bir kaç kez varlığını bile kendisi sorgulamış. Ancak yereller giderek daha da ilgi göstermiş, ve Kuala Lumpur'a sürekli gelen turistler sayesinde de hakettiği popülariteye kavuşmuş. Bizim kaldığımız otele 400m mesafedeydi. Keşke 2 gece yerine 3 gece kalsaydık da içmediklerime odaklansaydım dedirtti bana.

İşler büyümüş ve şu an Kuala Lumpur'da iki farklı noktada hizmet veriyorlar. Şimdi bira kısmına gelirsem:

Sırasıyla Mikkeller Get Wit or Die Tryin', Thornbridge'den Halcyon Imperial IPA, Tempest Brewing'den Red Eye Flight (çok güzel bir Coffee Porter), Maui Brewing'den bir Kölsch, iğrençti, zaten içemedim yarım bıraktım, Rogue Chocolate Stout ve yanında Anderson Valley Barkley's Belgian Ale, son olarak da Mikkeller Coffee IPA içip kahveyle kapanışı tamamladık.

En çok yer eden Rogue'un Chocolate Stout'u oldu. Tanıtımını 12 malzemeli tarif olarak yapıyorlar. Doğal çikolata tatlandırıcılı, öğütülmüş yulaf ve bir kaç çeşit malt ve arpanın karışımıyla bu yüksek kıvamlı birayı elde ediyorlar. Alkol oranı %5,8 ABV. Bira çok güzel kokuyor. Çikolata dükkanına girdiğinizde her tarafı saran o güzel kokuyu bu bardakta buluyorsunuz. Tadı kokusu kadar yoğun çikolata olmasa da bol çikolatalı. Tatlı başlayan bira hafif acı bitiyor. Bunda 69 IBU'nun payı büyük. Eklenmiş malzemeler yudumlarda acılığı saklasa da bitiminde kendini beli ediyor. Yanık, kavrulmuş şeker tadı ve ara ara beliren kahve aromasıyla çok güzel bir bira. Tatlı niyetine içilebilir. Benim Brooklyn Chocolate Stout'un arkasına koyduğum 3. sıradaki Chocolate Stout. Birinci Omnipollo Noa Pecan mud Cake , 2. Brooklyn üçüncü de bu. Ratebeer puanı 99, BeerAdvocate 93, bence de 93. Alkol oranı az, keşke Imperial olanı bitmeseydi.

Anderson Valley'in Barkley's Belgian Style Ale'i ise gecenin diğer highlight'ıydı. Henüz 3 aylık bir bira kendisi. Fıçıdan içebilmek oldukça gurur verici oldu benim için. Koyu amber, kahve arası kehribarı da andıran bir rengi var. Koku esmer şeker, hatta candi sugar'ı direkt ayırt edebiliyorsunuz. Vİşne, alkol, koyu meyveler hatta siyah erik. İçtikçe bütün bunlara incir de ekleniyor ve bildiğimiz Begian Strong Ale karakterine bürünüyor. Maya kokusu ve tadıyla birlikte %9 alkol oranını hissettiriyor. Strong Ale olmanın bir özelliği daha. Orta gövde, orta karbonasyon. İçimi de yumuşak. Çok tutacak bir biraya benziyor. Kaliforniya'ya selamlar.

Gecenin son görüntüsü, hala objektifi sabit tutabilme becerisi

Gecenin son görüntüsü, hala objektifi sabit tutabilme becerisi

Uzakdoğu'nun bu son bira cennetine de ertesi sabah veda ederek Bali'ye doğru yola koyulduk. Bir gece daha kalıp başka şeyler de içmek vardı. Bu biraları bulabilirseniz mutlaka içmenizi tavsiye ederim.

 
belirtmekte fayda var, alkol dostunuz değildir ve sağlığa zararlıdır, burada alkolü özendirmeye çalışan bir yazıdan bahsetmiyoruz. anlatımlarım reklam amacı taşımamakta olup tamamen kendi kişisel görüş ve beğenilerime göre sunulmaktadır.
— birasever.com
Weihenstephaner Vitus: Dünya'nın en eski bira evinden eskimeyen tarif

Weihenstephaner Vitus: Dünya'nın en eski bira evinden eskimeyen tarif

Sınırsız ikram + çeşit çeşit bira + mükemmel servis = North Shield Göztepe

Sınırsız ikram + çeşit çeşit bira + mükemmel servis = North Shield Göztepe