BiraSever

View Original

Kömür birası, sıvı füme et veya kül sosu: Aecht Schlenkerla Marzen

Tekrar merhaba. Zaman kısıtı sebebiyle isli bira konusunu ve incelemeyi ayrı ayrı yapmak durumunda kalmıştım. Şimdi ikinci partiye geçebiliriz.

Bir önceki yazımda isli biralara ve genel olarak isin bira ile ilk flörtüne değinmiştim. Eksik olan bir iki noktayı da bu yazıya sakladım. Bunları ilki biranın türü ile alakalı. Herkes ismini Aecht Schlenkerla olarak bilir, ama bu markasıdır, asıl bira türü de Marzenbier'dir.

Marzen, Marz kelimesinden geliyor. Marz da Almanca Mart demek. Bu biranın türü olan Marzenbier de Mart Birası anlamına geliyor. Almanya'da biraya verilen önem öyle bir düzeyde ki 23 Nisan ve 29 Eylül 1553 tarihleri arasında Bavyera Dükü 5. Albrecht arasında bira üretimini yasaklıyor. Sebebi daha sağlıklı ve dindar bir nesil yetiştirmek değil. Bu dönemlerde hava sıcak olduğu için bakteri oluşumu daha fazla. Fazla bakteri de bira üretiminde biraları etkileyerek erken bozulmasına yol açıyor. Ama bira bahane, çünkü bunu içen insanlar da hasta oluyor. Maksat insanları korumak yani. bu 5 aylık dönemde insanlar birasız kalmasın diye üreticiler fazladan fazladan bira üretiyorlar ve serin yerlerde muhafaza ediyorlar ki uzun süre gitsin ve sıcaklık yüzünden bozunma yaşanmasın diye. 

"Cool story bro" diyebilirsiniz. Ancak Schlenkerla'yı biraz okuyup araştırdıysanız birayı 4 mevsim ürettiğini yalnızca Mart ayında üretmediğini biliyorsunuzdur. O sebeple ansiklopedik bilgi olarak Marzen bir kenarda dursun.

Bu türün (marzenbier'in) ilk kullanımı da Schlenkerla'ya ait değil. Spaten Braueri tarafından ilk kez 1841 yılında kullanılmış. Spaten, 1841'de Oktoberfest için Marzenbier isimli bir bira üretiyor. Marzen'in de ilk telaffuzu bu şekilde oluyor ve kullanılmaya başlanıyor.

Aect Schlenkerla Rauchbier Marzen

İşte yine karşılaştık, bana barbekü sosumu getirin

Şişesi çok güzel bana sorarsanız. 50lik şişelerin hastasıyım

Schneider biraları incelerken 50lik şişelere olan hayranlığımı belirtmiştim. Bu da benzer tasarıma sahip. Alttan tombul. Ele güzel oturuyor. Etiket tasarımı ise çok çok güzel. Biranın karakterine ve eski köklü tarihine çok uyan eski fontlarla yazılmış. Üzerinde kırmızı mühüre dikkatle bakarsanız Andreas Graser beyefendiyi bile görebilirsiniz. Benim şişe tasarımına ve fontuna puanım 10. Normalde sarı rengi de hiç sevmem, hele bu renk soluk sarıyı, ama kırmızı siyah font ve eskitilmiş parşömen tasarımıyla bunu da beğendim. Üstelik henüz içmeye bile başlamadım.

Schlenkerla bardağı

Bardak olarak ben de isterdim orijinal bardağı olsun. Bamberg'e hiç yolum düşmedi ki çalayım. Pardon ödünç alayım. Kendi bardağı Weizen ve pint bardağı arasında bir bardak. Evde bulduklarımdan en yakını Nonic Pint glass oldu. Şimdi servis zamanı.

 

 

 

 

Birayı bardağa döktüğüm an bir birada daha önce rastlamadığınız bir koku sarıyor etrafı. Ben diyeyim bacon, siz deyin füme et ve barbekü sosu. Barbekü soslu Pringles ile füme eti birbirine karıştırıp yediğinizi düşünün. Aynı koku. Bu tarz isli biralara literatürde bacon beer denmesinin bir sebebi var. Zaten hem Ratebeer hem de Beeradvocate'ta okuduğunuz her yorum, her inceleme içinde mutlaka "bacon" kelimesini içerir. Bunlara ek olarak mangal kokusunu da unutmamak gerek. Yanık kömür ve serin sabahlarda havayı kaplayan is, duman, sis kokusu bir arada bir füme kokteyli adeta.

Koyu kahve, siyah arası esrarlı, kokusudan ve türünden çok da uzaklaşamayn bir rengi var. Bardağa sanki 500ml kül dökülmüş gibi. Maltların yanması ve islenmesi sonucu kaçınılmaz olarak bu renk geliyor. Bir önceki yazımda bir yerlerde kavruk malt görseli vardı. Ordan da anlayabilirsiniz.

Açık kahve bir köpüğü var. Ama o ne köpük, ben diyeyim 3 parmak siz deyin 4 parmak. Bardaktan taşar diye korkup sonlara doğru yavaş döktüm, ona rağmen yoğun kremamsı bir köpük oluştu. Ben daha kalıcı bir köpük bekliyordum. bardağın ortalarına doğru köpük iyice azaldı, yerini bardak kenarındaki "lacing"lere bıraktı. Olsun, o da olumlu.

İlk yudumu almak için bardağa yaklaşıyorum. Manga, barbekü ve füme et karışımı kokusunun aynısını tatta da bekliyorum. Ben bu birayı daha önceki seyahatlerimde de tatmıştım ve bende kalıcı olarak bir iz bıraktı. Tadını unutmam mümkün değil. Mangal içmek, ya da barbekü sosunu şişeden kafaya dikmek olarak da yorumlanabilir. Yanık ve füme kokusu ya da is kokusu nasıl derseniz bütün ağzımı kaplıyor. Adeta zırh gibi geçmek de bilmiyor. Füme et, bacon, kül, belki biraz yanık odun kokusu ve tadı bir arada. Ancak bunların hepsini gölgeleyen tek tat bu yanık kokusu. Diğerlerinin hep önüne geçiyor. Hafif karamel ve tatlılık da var, ek olarak kavruk malt karakteri bunca kavrulmuşluğa rağmen zayıf kalmış. Çook hafif acı bir bitişi bile var.

Gövdesi düşük, gazlılığı da az. Alkol oranı da %5,1. bütün bunlar birleşince oldukça içilebilir ve yumuşak bir bira çıkmış ortaya. Aslında soyleyecek çok fazla bir şey de yok. Olay gayet net. İsli maltlarla isli bira yapıyorsunuz. İçinde füme et, mangal, barbekü sosu, kül gibi tatlar ve kokular var. Asıl olay bu biranın türünün en güzel örneklerinden biri olmasına rağmen bir o kadar da sevmeyeninin olması.

Fena olmayan bir köpüğü var, çabuk kayboluyor ama

Bu yazıyı kardeşime ve bu biranın hastası liseden arkadaşım Ulaş'a armağan ediyorum. Bu biranın ülkeye giriş yapmasına en çok Ulaş, sevdiği bir birayı sonunda bulunca de en çok kardeşim sevinmiştir.

Bu ağır birayı ilk başta sevmeyebilirsiniz, çünkü alışılmışın çok dışında bir profili var. Ama mutlaka şans vermenizi öneririm.

Afiyet olsun