Craft biranın yeni alt kümesi: Alkolsüz ve düşük alkollü biralar
Artan fiyatlar, vergiler, azalan üreticiler, yok olan biralar ve türlü trend ve zorlukları da sayarsak, bira içmenin gittikçe pahalandığı gerçeği tüketicileri alternatif aramaya itiyor. Alkol oranına göre vergilendirme yapıldığı bir dünyada, alkolsüz biraların ya da düşük alkollü biraların ucuz alternatiflerden birisi olması, dünyada da giderek büyüyen bu türü ülkemizde de popülerleştirdi.
Craft bira sektörünün geçirdiği olağanüstü evrim gibi, alkolsüz biralar da benzer bir değişimden geçti son senelerde, hala da geçiyor. Bu değişim, büyük üreticilerin yani sıra craft üreticilerin de dikkatini çekmiş olacak ki, eskiye göre daha çok çeşit bulmak artık mümkünken, farklı farklı türlerin de alkolsüz versiyonlarıyla karşılaşabiliyoruz: Alkolsüz stout, alkolsüz Gose ilk aklıma gelenler.
Tanım olarak ele alırsak %0.5 oranına kadar alkol içeren ürünler, non-alcoholic beer, yani alkolsüz bira olarak geçiyor.
Alkolsüz veya düşük alkollü biranın kökeni muhtemelen MÖ 5.000'e dayanıyor. Orta Çağ Avrupa’sına baktığımızda ise “small beer” (küçük bira şeklinde kabaca tercüme edebiliriz) ve keşişlerin masalarından eksik etmediği “table beer” kavramlarını görüyoruz. Bunlar genellikle %2 ila %3 ABV'ye sahip dönemin popüler içecekleri olmuşlar hep.
ABD'de ise bu küçük bira kavramı, “Temperance Movement” ya da “biraz da kararında içelim hareketiyle popülerlik kazanıyor. Temeli Protestanlık inancına dayanan akım, Amerikan yerlileriyle ticaret yapan kişilerin, yerlilerin sürekli alkollü olup, toplumdan kopma, toplumdan uzaklaşma ve uyum sağlayamama hallerini gördükten sonra gündem olmaya başlıyor. Az içelim, ya da hic içmeyelim, ağzımız kaymasın, bakın içersek şunlar gibi oluruz, tanrı bize kızar, aile düzenimiz bozulur gibi çeşitli bahane ve gerekçelerle giderek yaygınlaşan akım, Amerika’daki büyük alkol yasağının zeminini oluşturuyor.
Bu dönem, Anheuser-Busch, Pabst, Miller ve Coors gibi büyük bira üreticilerinin "biraya yakın" bira ürettikleri donem, %0,5 alkol içeriyorlardı. Büyük İçki Yasağı Dönemi'nde hem alkolsüz bir içecek olsun hem de Yasak dönemini olabildiğince az hasarla bir şeyler üreterek atlatalım mantığıyla piyasaya sürüldüler. Bu biralar, Yasak Dönemi'nin sona ermesiyle birlikte popülerliğini yitirdi ancak tekrar başlayan ilgi, büyük bira üreticilerini 1990'larda alkolsüz ürünlerini piyasaya sürmeye yöneltti.
Zevkler ve renkler tartışılmaz, ancak bu ilk dönem alkolsüz biraların çoğu orijinalleri kadar zengin, aromatik ve karmaşık değildi. Lokantalarda ikram edilen ince belli çayların bira versiyonu gibi düşünebilirsiniz. Ancak, craft bira sektörünü yönlendiren değişen tüketici alışkanlıkları kaçınılmaz olarak alkolsüz bira sahnesinde de inovasyona yol açtı.
Alkolsüz bira pazarına yön veren akımlar
Bireysel farkındalık, sağlık, bilişsellik ve zindelik… Alkollü içeceklere kıyasla alkolsüz bir bira tercih etmenin ana nedenlerinden bazıları olarak sayılabilir. Ayrıca her kuşağın kendine özgü tercihlerinin olması ve sosyal medya sayesinde daha göz önünde olan hayatlar sebebiyle de, yeni bir çevrimiçi sorumluluk çağı da günümüzde geçerli bir etken olarak sayılabilir. Kabul edersiniz ki kuşaklar arasındaki içki alışkanlıkları da değişti. Sagdan soldan topladığım bir kaç fikri de paylaşmak istiyorum bu konuyu irdeleyen.
Baby Boomer ve Silent kuşaklarının daha çok, evde kalıp akşam yemeği ve sonrasında ev partisi düzenlemeye eğilimli bir jenerasyon olduğu söyleniyor. Arada bir de kopmalı patlamalı bir dışarı çıkma gecesi yaşanmıyor da değilmiş. X kuşağında ise durum çok farklıymış, 40 - 60 yaşları arasında hala gece dışarı çıkan ve konserlere giden azımsanmayacak bir grup olduğundan bahsediliyor.
Bu noktada, asil değişen şey, dışarı çıktıklarında bu insanların içtikleri. Gençlik yıllarındaki gibi çok içmek yerine, X kuşağı bir tane kaliteli içki ile geceyi tamamlayabiliyor ya da hiç alkol almıyor olabiliyor. Milenyaller ve Z kuşağı da istatistiksel olarak daha az içiyor, Milenyaller X kuşağından daha az içiyor ve Z kuşağı da Milenyallerden %20 daha az içiyor. Genç içiciler, miktardan ziyade kaliteye değer veriyor ve belki de bir tane sağlam alkollü içki içtikten sonra alkolsüz bir şeye geçiyorlar. Sebepler çeşitlilik gösterse de, daha önce de bahsettiğim gibi, birçoğu daha sağlıklı kararlar vermek istiyor ya da sosyalleşmek için "sarhoşluğa" ihtiyaç duymuyor.
Neyse bu kadar gevezelikten sonra ülkemizde de bulunabilen bir kaç örnekten bahsedelim.
Erdinger Alkolsüz Buğday Birası
Berlin maratonunun ve Alman triatletlerin ana sponsoru Erdinger’in alkolsüz birası. Belki de piyasadaki en iyi, en içilebilir alkolsüz buğday birası. %0.5 alkol orani ve 100 ml başına sadece 25 kalori…
Erdinger Alkoholfrei, düşük alkol oranına rağmen, yoğun köpüğü ile ilk olarak gözlere hitap ediyor. Damakta hafif ekmeğimsi malt tadı bırakırken, diğer buğday biraları gibi uzun ve kompleks bitişe sahip değil.
Erdinger, bu birayı 'ferahlatıcı izotonik bir içecek' olarak pazarlıyor, Herhangi bir meyve suyunun yarısı kadar kaloriye sahip ve bağışıklık sisteminde rol oynayan B9 ve B12 vitaminlerini içeriyor. Ancak spor salonunda, su yerine içer misiniz? Ya da içirirler mi? Orası ayrı konu
Alkolsüz ya da düşük alkollü biralar arasında en yaygın bulunanlardan biri ve Almanya’da hemen her büyük süpermarkette bulunuyor. Düşük alkollü biraları denememiş olan herkesin bu biradan başlaması gerektiğini net bir şekilde söyleyebilirim.
Benediktiner Weissbier alkoholfrei
12 IBU, %0.5 alkol bir başka buğday birası. Ülkemizde bulunan markalardan biri. Erdinger varken pek elimiz gitmese de, alternatif yokluğunda şans verilebilir. 100ml 25kcal. Almanya’da 12 ya da 24’luk kasa adedine bağlı olarak şişe birim fiyatı 1EUR’dan başlıyor.
Clausthaler Premium Non Alcoholic
İş modelini tamamen alkolsüz bira üretmek üzerine kurmuş bir üretici. Clausthaler markasi 1970larda başladığı bira serüvenine ilk “düşük alkollü bira”si olan “Prinzenbier ile 1979’da giriş yapıyor. Alman Binding-Brauerei AG tarafından üretiliyor. 1980’de, piyasaya çıkışından tam 1 yıl sonra %55 Pazar payıyla bir anda Almanya’nın en çok satan alkolsüz bira markası oluyor. Neyse lafı çok uzatmayayım, biraya en yakın alkolsüz biralardan biri. Düşük alkollü biralara yakın tat ve koku profiliyle susuzluğu giderebilecek bir urun. Türkiye’de de bulmak mümkün.
Clausthaler Premium Non Alcoholic harici gamlarında IPA olduğu iddia edilen alkolsüz Dry Hopped versiyonu ve limonlu ve greyfurtlu radler’den devşirme düşük alkollü 2 urunu daha mevcut. Limonlu olanı metro marketlerde bulmak mümkün.
Athletic Brewing Company ve ürünleri
Kuzey Amerika’nın en bilinen alkolsüz bira üreten üreticisi. İsminden de anlaşılacağı gibi, düşük kalorili içkiler uzmanlık alanı. Gamında en çok çeşidi barındıran üretici, Brown Ale, Golden Ale, IPA, Stout, Oatmeal Stout, ne ararsanız var. Ama ülkemizde yok. Belki Amerika’ya ya da Kanada’ya yolunuz düşerse deneyebilirsiniz.
Haliç Altın Alkolsüz Pilsner
Alkolsüz bira üretiminde en çok kullanılan yöntemlerin başında vakum ya da kaynatma ile Alkol uzaklaştırma / buharlaştırma yöntemi geliyor. Bu süreçlerden buharlaştırma, en yaygını ve en ucuzu olmakla beraber, uzun kaynatma süreleri sebebiyle, biranın temel tat ve aromasını en çok değiştiren yöntemlerden biri. Vakumla ozmotik buharlaştırma pahalı bir yöntem olması sebebiyle tercihlerin başında gelmiyor.
Geriye, malttaki şekeri olabildiğince sindirip, biranın biralıktan az ödün vererek ürettiği, düşük alkollü üretime uygun maya ile birayı fermente etmek yöntemi kalıyor. Bu üründe kullanılan mayayı Brewmaster Hüseyin detaylı bir şekilde burada açıklamış zaten, bana söyleyecek bir şey kalmamış: https://www.linkedin.com/pulse/new-tradition-good-yeast-non-alcoholic-beer-h%C3%BCseyin-%C3%B6zt%C3%BCrk-np2qf/
%0.1’den düşük alkol oranı ile öne çıkan biranın tadı ve aroması alkolsüz bir üründen beklenmeyecek kadar zengin. Üretimi yurtdışında yapılıp ülkemize getirilen bu biraya zincir marketlerde erişmek mümkün.
Biraz da büyük üreticilere bakalım:
Heineken 0.0
De-alcoholized beer diye de geçiyor. Yani alkolü uzaklaştırılmış. %0.03 alkol oranına sahip. Hem Heineken 0.0 hem de standart Heineken aynı karakteristik meyvemsi notalara, çok sönük olmayan bir tada ve malta kayan bir dengeye sahip. İlk birkaç yudum tat ve profil olarak benzer olsa da, asıl fark damakta ortaya çıkıyor. Orijinal Heineken metalik bir tat bırakıyordu bende ve bitişi biraz daha uzunken, alkolsüz versiyonu lezzeti taşıyacak alkol içeriğinden yoksun.
Heineken 0.0 üretilirken iki farklı batch üretiliyor ve son ürün bu iki farklı partinin harmanlanmasıyla elde ediliyor. Harmanlamadan hemen önce de alkolü uzaklaştırılıyor. Konu burada da bitmiyor ve biraya doğal aroma ekleniyor. Bu sayede, bana sorarsanız, alkollü versiyonuna en yakın olan alkolsüz biralardan biri. Ülkemizde henüz yok, ama gelirse gayet başarılı olacağını düşünüyorum.
Guinness (0.0) Zero
Diageo, 2023 yılında İrlanda'nın Dublin kentindeki St. James's Gate bira fabrikasına 25 milyon avro (27,7 milyon dolar) yatırım yaparak Guinness 0.0 üretim kapasitesini genişletmeyi planladığını duyurmuştu. Bu planlar ışığında üretim kapasitesini %300 arttıracak olan firmanın, birayı nasıl ürettiğine de değinmek istiyorum.
Guinness Zero, İrlanda'da ilk önce normal Guinness birasının üretilmesiyle hayatına başlıyor. Fermantasyon tamamlandıktan sonra normal Guinness’in alkolü, seneler boyunca yapılan ArGe’nin urunu olan soğuk filtrasyon işlemiyle uzaklaştırılıyor.
Guinness 0'da %0,5'ten az alkol bulunuyor ama, ancak tamamen alkolsüz değil. Guinness’e Orijinal Guinness'in lezzetini ve kıvamını korumayı başardıkları gerçeğinin yanı sıra, alkolsüz Guinness kutularına nitrojen gazlandırma yöntemini de ekledikleri için 10 puan!
Peja Zero
Turkiye’de en geniş dağıtımı olan bira ile karsınızdayız. Carrefour ve Migros’un ayri ayri sözleşmelerle getirdiği alkolsüz, ve fiyat olarak en erişilebilir bira. Kendisi hakkında pek de bir bilgi yok maalesef. Tek detay, Kosova’dan ithal edildiği ve Birra Peja tarafından üretildiği. Yoklukta belki gider, ama Haliç varken de pek bilemedim…
Alkolsüz biralar hala emekleme noktasında olsa da sağlık kaygıları, kilo kaygıları veya hayat pahalılığı gibi sebeplerden tüketicilerin dikkatini daha çok çekiyor. Bir biranın yerini tutar mi? Şahsi fikrim, yerini dolduramayacağı yönünde. Ancak her urunun bir alıcısı var ve pazarda bir açığı doldurduğu kesin.