Güzel insanlar ve lezzetli biraların şehri Stockholm
Bazen kendim gezemesem de gezenlerin izlenim ve yazılarını da yayınlamak keyif veriyor. Söz konusu yer Stockholm ve Omnipollo olunca akan sular duruyor. Nil'in gözünden bir Omnipollo ziyareti. Aylardan Nisan:
Dünyanın en sıkıcı şehirlerinden biri olan Helsinki’ye yaptığım bir iş seyahati sonrası haftasonu adını çok duyduğum ‘Kuzeyin incisi’ Stockholm’e geçme kararı Euro’nun durumuna rağmen son zamanlarda aldığım en doğru kararlardan biri oldu diyebilirim.
Öncelikle size biraz şehirden ve ülkeden bahsetmek istiyorum, müthiş biralarına yazının devamında değineceğim.
İsveç ufacık nüfusuna rağmen hepimizin severek kullandığı İkea, H&M, Thule ve tabii ki Omnipollo gibi markaların ana vatanı. Yaratıcılıkta sınır tanımayan insanlar olduklarını söylemek herhalde yanlış olmayacaktır. Ufacık ülkeden bu kadar dünya markası çıkmasına da insan imrenerek bakıyor tabii. (Yo hayır hiç kıskanmadım) Geçenlerde bir yazıda İsveçlilerin IKEA’ya kiliseden ve hükümetten daha çok güvendiklerini okumuştum, haksız da sayılmazlar :) Stockholm ülkenin başkenti ve en turistik şehri, diğer kuzey ülkelerinde olduğu gibi şehir güneye ne kadar yakınsa o kadar popüler oluyor ve başkent oraya kuruluyor, sonuçta herkesin hayali sıcak denizlere inmek :)
Stockholm’un özellikle Gamla Stan denen eski şehir kısmı çok güzel ve hareketli. Giderseniz mutlaka burada konaklamanızı tavsiye ederim, her yere yürüyerek gidebilirsiniz.
Bu kadar gevezelik yeter, ülke hakkında bilgi istesek seyahat bloğu okurduk Nil sadede gel diyenler için; Gelelim İsveç’in tüm biraseverler için medarı iftiharı Omnipollo’ya.
Omnipollo’nun şapkası
Daha önce bir çok defa içtiğim ve her seferinde ilk görüşteki gibi aşk yaşadığım Noa Pecan Mud Cake’in üreticisi pek sevgili Omnipollo. Bira sevin ya da sevmeyin Omnipollo Stockholm’de gelmeniz gereken mekanların başında çünkü 9.3 puanla foursquare’de en üst sırada yer alıyor. Zaten buraya geldikten sonra mutlaka birayı seversiniz. O sebeple özellikle beylere diyorum ki "Of benim kız arkadaşım bira sevmiyor ya" diyorsanız getirin buraya hem birayı hem sizi daha çok seveceğine söz veriyorum. Sonra bana teşekkür etmeyi unutmayın.
Mekana 2 gün üst üste gittim ve her seferinde kalabalıktı. Oldukça küçük ve sevimli bir yer. Mutlaka akşam 8’den önce ve aç gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum çünkü odun ateşinde yaptıkları harika pizzaları var. Parmaklarınızı yiyebilirsiniz.
Ben neler içtim diye sorarsanız ilk olarak Marshmallow Fruity Pepple ile başladım. Birayı isteğe göre üstüne buzlaş gibi köpüklü tatlı bir şey koyarak servis ediyorlar, ben de tabii ki eksik kalmadım. %7,2 alkole rağmen oldukça kolay içilen bir bira, adı üstünde meyve (özellikle ananas) ve marshmallow- vanilya tadı baskın, yediğim mantarlı pizza ile oldukça güzel gitti. Puanım 4/5
Daha sonrasında yemeğim de bittiği için yüksek alkollü Amurga ile devam ettim. (Tamı tamına %11) Alkolünü hiç belli etmeyen bir İmperial Stout. Gerçi ben fıçıdan içtim ama biranın şişesinin üstünde ‘Black butter vanilla volcano salt mocha maple white chocolate ganache’ yazıyor yani bir biranın içinde bunlar olur da güzel olmaz mı zaten? :) Bana vanilya tadı baskın geldi, tatlı olmasına rağmen kesinlikle baymıyor, denebilir fakat bir şansınız varsa Noa Pecan Mud Cake’ten şaşmayın derim. Puanım 3.5/5
Tam kafam güzel olmaya başlamıştı Noa içemeyecek miyim diye üzülürken o da ne hesabı istedim ve dünya tatlısı barmen bana yarım bardak Noa verdi ikram olarak ( Burada aklıma klasik Türk repliği geldi: "Allahım başka şey isteseymişim keşke") Bir bardak biranın 50-60 lira olduğunu düşünürsek nasıl mutlu oldum siz tahmin edin. Sonra fark ettim ki bu Noa o Noa değil, çok yeni ve diğeri kadar güzel. Adı da Noa Hazelnut Cupcake. İnsan bira mı içiyor tatlı mı yiyor gerçekten anlamıyor ve o da sizi tatlı tatlı sarhoş ediyor. Fındık aromasının her yere yayıldığı, bourbon fıçılarında beklemiş bu mükemmel bira tatlılığına rağmen asla baymıyor ve insan bardağı sürekli dolsun istiyor. Puanım yıldızlı 5 :)
İkinci gidişimde ilk önce Mikkeller’e uğradığım için (Evet Stockholm’de Mikkeller de var ama kendisi Danimarkalı olduğu için burada anlatıp İsveçli arkadaşlarımızı gücendirmek istemiyorum belki başka bir yazıda :)
Bir ya da iki bira içecek kapasitem vardı, ben de bu sebeple bir gün önce deneyemediğim Lustro ile başladım. IPA türünü çok sevdiğim için az hakkım varsa genelde IPA tercih ediyorum. Lustro mango ve turunçgil aromalarının baskın olduğu ve kokusunda da oldukça güzel bir şeftali ve ananas kokusu barındıran bir IPA. Bitişi de orta acılıkta bu sebeple biranın güzel aromaları ağzınızda kalıyor. Daha güzel IPA’ler içmedim desem yalan olur ama gene de denenebilir diye düşünüyorum, puanım 3.5/5
Pahalılığına rağmen tekrar gider misiniz derseniz giderim çünkü çok güzel bir tatil geçirdim, özellikle yalnız seyahat edenlere de tavsiye edeceğim lokasyonların başında gelecektir çünkü ülke oldukça güvenli, biraları da çok güzel, e daha ne olsun!
Omnipollo markasının hikayesi ve yükselişi ile ilgili detaylı bir yazıyı aşağıdaki adreste okuyabilirsiniz:
http://www.birasever.com/blog/2017/1/31/omnipollo-nun-hikayesi-ve-basarisi