Muhteşem biraların sahibi Belçika'lı butik bira üreticisi De Struise Brouwers
Belçika'nın kuzey-batısında Fransız sınırına tam karşısında, Struise Brouwers'a ev sahipliği yapan küçük Oostvleteren köyü yer alır. Haritaya baktığınızda, Belçika'nın en batısındaki bira üreticisi olduğunu düşünebilirsiniz ilk başta. Ancak buranın 1 kilometre kadar batısında bir başka bira üreticisi daha var: o meşhur Westvleteren. Westy sağdaki haritada:
De Struise birkaç yıl öncesine kadar adı duyulmamış olan ancak butik bira sahnesinde bir anda zirveye yükselen bir üretici. Ben de nereden geldiklerini ya da hangi tür biralar yaptıklarını bilmiyordum okuyana araştırana kadar. Tek aşina olduğum Pannepot serisi ve Black Damnation ailesiydi.
Kuruluşunun komik bir hikayesi var aslında. Kurucusu Carlo Grootaert hep kendi şarap imalathanesini kurmayı hayal etmiş, ancak Belçika'nın bu tarz bir tesis için ne toprağı, zemini uygun ne de iklimi uygundu. Bu sebeple bu hayalini gerçekleştirmek yerine, Belçika'da devekuşu çiftliğine sahip olan arkadaşı Urbain Coutteau ile birlikte, bir ahırda bira üretmeye başlarlar. Evet yanlış duymadınız, Devekuşu yazıyor bir önceki cümlede. İlk ürettikleri seri witbier olmuş ve her üretici gibi kendi biralarını şişelemenin gururuyla üretime devam etmişler. Ancak zafer sarhoşluğu ile daha önce görmedikleri bir şeyi farketmişler. Şişe etiketleri yokmuş, hatta tesisin ya da fabrikanın ama aslen ahırın bir isim bile yoktu.
Üreticileri biliyorsunuz, çılgın, dikkat çekici, komikli korkunçlu isim bulmazlarsa olmaz. De struise de uzun bir süre isim aradıktan sonra en güzel öneri kardeş üretici olan De Dolle'den gelmiş: "Struise Brouwers". Direkt bir çeviri yaparsak "Devekuşu bira üreticileri" (The Ostrich Brwers) anlamına geliyor. Yani kurucu ortak Urbain devekuşu çiftliğine bir referans içeriyor. Ancak, argoda "struise" bir de "zor" anlamına geliyormuş, bu yüzden İngilizce'sini sürekli olarak "Sağlam Üretici" anlamına gelen "Sturdy Brewers" şeklinde kullanıyorlarmış sağda solda. Artistlik işte ne yaparsınız. Devekuşu hikayesi logolarında da yer alıyor.
Daha sonra ürettikleri ikinci birada Carlo ailesinin çooook önce evde üretmiş olduğu bir biranın tarifinden esinlenmişler. Bu biranın yazılı bir tarifi hiç olmamış, oluşan tat ve aromalardan yola çıkarak ve o dönemde kullanılan üretim yöntemlerine ilişkin bazı bilgileri takip edip deneye yanıla yeniden birayı üretmeyi başarmışlar. Yerel halkın balıkçı teknelerine verdiği isim olan meşhur "Pannepot" adı biraya bu şekilde verilmiş.. Aslında etiketteki tekne, Carlo'nun büyük büyük babasına ait olan teknenin ta kendisi:
Mevcut bir bira türüne dahil olmayan (nasıl olmaz anlamıyorum, lamba gibi bir Belgian Strong Ale. Belki de üretim yöntemleri açısından bir türe dahil değildir...) ve arkasında sağlam bir hikayesi olan bu biradan oldukça memnun kalmışlardı. Fakat ortada büyük bir sorun vardı. Belçika gibi bir cenneti bir ülkede bu birayı satabilmek bir meydan okumaydı. Carlo'nun dediği gibi "Belçika bira pazarı zaten tamamen doymuş durumda."
Bir başka sorun da kullandıkları malzemeler nedeniyle biralarının fiyatlarının çok yüksek oluşuydu. Üstelik, diyelim ki bir cafe veya pub sizden beş kasa bira sipariş ediyor, üzerine sizden, iki kasa daha ücretsiz bira, artı tişörtler, broşürler ve bardak altlığı gibi "beleş" hizmetler bekliyorlardı. Struise ise bunların hiçbirini veremediğinden dolayı çoğu anlaşma daha başlamadan bitmiş oluyordu. Her üretici yükselmeden mutlaka bir mazlum rolüne bürünüyor ne yazık ki.
Şimdi hikayenin dönüm noktasına, en heyecanlı yerine geliyoruz. Derken bir gün (klişe giriş mode on) Carlo Beerpal.com isimli bir site üzerinden De Dolle'nin biralarından biri için yorum yazar. Yorumu yazar yazmaz kafayı De Dolle ile bozmuş (De Dolle'nin her birası, bira altlığı, bütün eşantiyonlarını biriktiren birinden bahsediyorum) bir Danimarkalı Carlo'ya mesaj atar. Der ki: "Bir şişe bana da gönderebilir misin? Bende o biradan yok". Carlo bunu kabul eder, De Dolle şişesiyle birlikte bir tane de Pannepot gönderir sevabına.
Danimarkalı biraya bayılır, şans bu ya, aynı zamanda yalnızca bira satan bir dükkan açmak üzeredir. Bu kişi bilin bakalım kim? Danimarka dedik...Bira satacak dedik...Belki bir şeyler yakalamışsınızdır. Bu hayat kurtaracak Danimarkalı Jeppe Bjergsø! Mikkeller'in kurucusunun ikizi, Evil Twin'İn de arkasındaki isim. BiraSevdası'nın Kopenhag rehberinde hikayenin bir kısmı yer alıyor: Çingene Bira Evi: Mİkkeller. Gerçekten bu kadar denk gelir. Şanslı olmanın da bir sınırı var. Jeppe Jarnit-Bjergsø'nun açacağı dükkanın adı da Ølbutikken yani "Bira Dükkanı". Carlo, bütün bunlardan habersiz Avrupa Butik bira pazarına en tepeden girmek üzereydi.
Jeppe dükkanında bu biranın reklamını yapmaya başlar. Ratebeer.com üzerinde Danimarka bira topluluğu hem kalabalık hem de oldukça gevezeymiş. Bu birayı çok seven Danimarkalılar RateBeer'ın vesilesiyle Pannepot'nun hızla yayılmasına yardımcı olmuşlar. Bu gazla De Struise bir anda Danimarka ve Amerika'ya ihraç edilmeye başlamış, Pannepot adı altında ürettikleri biraların sayısını arttırmış ve bu çeşitlere fıçılarda dinlendirilmiş versiyonları eklemiş. Bu da yetmemiş 2008'de RateBeer oylamasında Dünyanın en iyi üreticisi seçmiş burayı.
2016 Ratebeer ödüllerinden 8 altın madalya ile dönmüşler. RateBeer en iyi biralar listesinde de tam 5 adet biraları bulunuyor.
Üretim eski bir okul binasında gerçekleşiyor. Tadım yapılan ve bira denenen oda ise eski bir sınıf. Tahta ve sıralar hala yerli yerinde duruyor. 2010'da yerleştikleri bu binada sadece kendi biralarını üretiyorlar.
Biralara gelirsek, De Struise alışık olduğumuz Belçikalı üreticilere hiç de benzemiyor. Ürettikleri biraların bazıları Belçikalı olsa da genelde Amerika'daki craft biraların izinden giden bir üretici. Asıl şöhretini Pannepot serisiyle yapmış olsa da, zirveye çıkartan bira Black Albert olmuş.
Black Albert %13 alkollü bir Russian Imperial Stout, ancak De Struise türüne Belgian Royal Stout demeyi tercih etmiş. İsminde Belgian geçmesinin sebebi kullanılan bütün malzemelerin "yerli ve milli" olması, Royal demeleri de biraya ismini veren Kral II.Albert'ten dolayıymış. Yani Belçika Kraliyet Stout'u var karşımızda.
2013 yılında sağlık sorunları nedeniyle tahttan inmek zorunda kalan Kral Albert halk tarafından "gülen kral" (the laughing king) olarak anılırmış. De Struise de der ki: "Kral'ın anısına bu bira sizi de gülümsetsin diye bu ismi verdik"
Biranın hikayesi ise Amerika'ya kadar gidiyor. Maine'de yer alan Ebenezer's Pub'a özel olarak üretilmiş. Bir pub ya Allah aşkına, adamlar gidip bir Pub için bira üretiyorlar ve ürettikleri bira hem bir stout hem de üretici De Struise. Bazı anlaşmaları aklım almıyor gerçekten. De Struise üreticileri zor bulunan ve şişede mayalanmaya devam eden (bottle-conditioned) Belçika birası çeşitleri karşısında şoka giriyor. Pub'ın sahibi Jennifer ve Chris Lively'nin bira tutkusu da eklenince bu birayı ustalara saygı kuşağı kapsamında onlara armağan ediyorlar. Biranın duyurusu 2007'de 3.'sü düzenlenen Annual Belgian Beer Festival'de Ebenezer's Pub'da yapılmış. Tabii şaşırmadım.
Bu biradan bu akdar bahsetmemin bir sebebi var. Türkiye'de zaten bulunmuyor, onu geçtim, De Struise'in özel serisi olan "Black Damnation" serisinin temelini oluşturuyor. 2010-2012 arası 2 yıllık süre boyunca çeşitli fıçılarda dinlendirdikleri deneysel biralara Black Albert baz oluşturmuş hep. Bir kaç örnek vermem gerekirse:
- Black Damnation III: Black Mes (13.0% ABV): Black Albert'in viski fıçılarında 3 ay dinlendirilmiş hali
- Black Damnation IV: Coffee Club (13.0% ABV): Black Albert'in 6 ay boyunca çok eskimiş rom fıçılarında bekletilen versiyonu
gibi. Şu an Bşack Damnation serisinde 11. biradalar. Ürettikleri diğer biralar ise:
- Struise Witte (5.0% ABV): Baharatlarla üretilen Belgian-style Witbier
- Struise Rosse (6.0% ABV): Filtre ve pastörizasyon geçirmeyen bir Red Ale.
- Struiselensis (6.0% ABV): Brett mayalı Sour bir blond. Ekşi de ekşi
- Pannepot (10.0% ABV): En çok satan birası bu zaten, Belgian Strong/Dark Ale
- Pannepot Grand Reserva (10.0% ABV): Pannepot'nun fıçılarda dinlendirilen versiyonu. Her sene vintage olarak yenisi çıkıyor.
- Aardmonnik (8.0% ABV):Fıçıda dinlendirilen bir sour ale
- Tsjeeses (10.0% ABV): Meşe fıçılarında bekletilmiş altın renkli bir ale.
- Tsjeeses Reserva (10.0% ABV): the Tsjeeses'in fıçılarda dinlendirilmiş versiyonu.
- Outblack (10.0% ABV)
- Sint Amatus Vintage 2010 (10.5% ABV)
- Black Albert (13.0% ABV)
- Cuvée Delphine (13.0% ABV): Four Roses isimli viski üreticisinin burbon fıçılarında dinlendirilen Black ALbert'in sınırlı üretimi.
- Dirty Horse (7.0% ABV): Odunda dinlendirilen sour ale
Westvleteren'e konum olarak çok yakın olan De Struise'i Belçika'ya gittiğinizde gezmenizi öneririm. Hem Black Albert'i fıçıdan içme şansınız oluyor hem de Cuvée de Delphine'i. Yalnız ziyaret saatleri çok kısıtlı. Yalnızca haftasonu gezilebiliyor. Haberiniz olsun.